Bizi Arayın: 0212 909 03 80
Doğada kendiliğinden var olan su kaynakları bazı istisnalar haricinde gerek içme gerekse kullanma ihtiyaçlarını karşılamak için doğrudan kullanıma uygun kaliteye sahip değildir. Birçok kaynak suyunun bundan dolayı arıtma işleminden geçirilmesi gerekmektedir.
Özellikle yeraltı sularından elde edilen ham su başta olmak üzere göl, baraj, dere, yüzeysel su kaynakları gibi farklı bölgelerdeki sular içme suyu arıtma tesislerinde her biri kendi özelliğinin gerektiği şekilde arıtma işleminden geçirilir.
Arıtma işlemlerinin tamamlanması ile birlikte sağlık şartlarına ve Türk gıda kodeksi içme ve kullanma suları standartlarına uygun hale getirildikten sonra şehirlerdeki su şebekelerine verilir.
İçmek için ya da farklı amaçlar ile kullanılan suların insan sağlığı ile direk ve yakından ilişkisi bulunmaktadır dolayısıyla içme ve kullanma sularının tamamına kısaca alimentasyon suyu adı verilmektedir.
İçme suyu olarak kullanılabilmesi için var olan suyun bazı kalite şartlarını taşıması bir zorunluluktur. Herhangi bir kaynaktan alınan suyun içme suyu olabilmesi için;
Suyun kalitesini anlamak için dış görünüşüne, kokusuna, tadına ya da rengine bakmak yeterli değildir. Değeri yaygın olarak bulunması ya da faydalanılması dışında aynı zamanda iyi kalitede olması ile ölçülmektedir.
Dolayısıyla suda kalite dendiğinde öncelikle suyun hem kimyasal hem biyolojik hem de fiziksel özelliklerinin anlaşılması gerekir. Kullanılacak olan suyun kullanım amacına uygun olup olmadığı;
Belli bir oranda alınan su örneği yetkilendirilmiş akredite laboratuvarlarda belirtilen özellikleri açısından analizi edilir. Yapılan fiziko kimyasal analiz ile elde edilen değerler içme suyu standartları ile karşılaştırılır.
İçme suyu standartları Dünya Sağlık teşkilatı, Türk gıda kodeksi ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar tarafından belirlenir. Yapılan analizlerin ardından canlı hayatının vazgeçilmez parçası olan suyun kalitesi ortaya çıkar.
Özellikle içme suyunda bulunan riskler fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojiktir. Fiziksel riskler arasında radyasyon ve sıcaklığa maruz kalma gibi durumlar yaşanırken kimyasal riskler arasında çoğunlukla organik maddeler ve toksik mineraller ile toksinler öne çıkar.
Mikrobiyolojik riskler arasında ise sayılabilecek olan bakteriler, parazitler ve patojen virüslerdir.
Fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik riskler hem suyun kalitesini etkiler hem de insan sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturan faktörlerdir. Özellikle mikrobiyolojik riskler iyileştirilmesi en zor olan ve risk oranı çok yüksek olan risk grubudur.
Bundan dolayı özellikle içme sularının mikrobiyolojik kalitesini tespit edebilmek adına sık sık belli aralıklarla kontrol edilmesi önem kazanır. Sularda yapılan fiziko kimyasal analizler;
Suların fiziko kimyasal özellikleri açısının esas alınan değerler Türk Standartları Enstitüsü, Almanya standartları, Amerikan standartları, Avrupa Birliği ülkeleri ve Dünya Sağlık Örgütü açısından farklılık göstermektedir.
Suyun içeriğinde kesinlikle insan sağlığını riske atacak olan krom, arsenik, cıva, kurşun ve alüminyum gibi kimyasal maddeler olmamalı.